''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

24 Şubat 2016 Çarşamba

Aşk Diyorlar...

Böyle yazılar yazmam genelde buraya ama yazasım geldi nedense...

Ben aşka inanmayan bozuk bir ruhum maalesef. Muhtemel geleceğim köpekli bir kadın olarak ölmek (köpek sevdiğimden kedili kadın klişesini uyarladım kendime). Aşk bence ejderhalar, kurt adamlar, pokemonlar gibi kurgudan ibaret. En güzel aşklar filmlerde, kitaplarda değil mi? Sebebi gayet açık, çünkü yazarların yarattığı hayali bir ürün. Fantastik yaratıkları, süper kahramanları, sihir olaylarını izlemeyi ne kadar çok seviyorsam aşk filmlerini de izlemeyi bir o kadar seviyorum. Hepsi aynı kefende benim için. 

Neyse...

Son zamanlarda eskiden severek izlediğim bir Türk dizisini atlaya hoplaya özet halinde tekrar izler oldum. Sevdiğim dizileri tekrar tekrar izlemek gibi bir huyum vardır malum...

Bu dizide

Bir adam var... Sevdiği kadın kendisine yasak. Sevdiği kadını görmek için başka bir ülkeden zaman zaman gelip ona görünmeden bir deniz yıldızı bırakıyor olduk olmadık yerlere olduk olmadık zamanlarda. Sonra gizlenerek uzaktan onun çocukça sevincini, yüzünün gülmesini izleyip, bununla tatmin olmaya çalışarak mutlulukla geri dönüyor. Böyle bir adam...

Bir adam var... Sevdiği kadın yaşıyla, mevkiiyle kendisine öyle olamaz ki, kadın adamı kendinden uzaklaştırmak için başkasıyla evleniyor ama adam yine vazgeçmiyor. Hayır, sulu bir aşık gibi yapışmıyor kadına ama her başı sıkışınca yanında, gözleri hep onda... Amansız bir hastalıkla cebelleşen kadının son anlarına kadar yanında duruyor, kendisini ona adıyor, sevgili olmasa da sevdiği oluyor, karşılıksızca her şeyini veriyor ona. Böyle bir adam...

Bir adam var... Kadına öyle aşık ki, kadının başkasına aşık olduğunu bile bile, kadın ona 'ben seni sevmiyorum, asla da sevemem' demesine rağmen sırf yanında kalabilmek için evleniyor kadınla. Yıllarca kadının hırçınlığını çekiyor, başka bir adamı özlemesini umutsuzca izliyor. Ama bekliyor... Sevgi kırıntılarını, saf aşkının anlaşılmasını bekliyor... Kadının azıcık da olsa bu aşkı görmesini sakince, sabırla, durduğu yerde, üstüne gitmeden bekliyor. 'Şu hayattan tek istediğim şey senin beni azıcık sevmen' diyor usulca. Böyle bir adam.. 

Bir adam var... Suçlu, ülkeden gitmesi lazım. Sevdiği kadından ayrılmak istemediği için, onu arkasında bırakmak istemediği için hapse girmeyi, işkence görmeyi göze alıyor. Kadının zoruyla yurt dışına gidince de yıllar boyu gün be gün onu düşünüyor, onunla kavuşacağı günün hayalini kuruyor. Döndüğü an kalbi pır pır... Yıllarca başka bir şey düşünmemiş. Hep, sadece, vazgeçmeden aynı kadını sevmiş... Böyle bir adam...

'Kavuşamayınca aşk olur' demiş Aşık Veysel. Kavuşamayınca değil de, sanki ilişkilerin bazı badireleri atlatması gerekiyor aşk olması için. Şimdi sizin, bizim aşklarımız nasıl oluyor? Okulda, ofiste bi çocukla tanışıyoruz. İki çiçek, sınırsız yemek ve sinema sonucunda gülüyoruz eğleniyoruz, çok fakir fukara değilse ailelerimiz de karşı çıkmıyor, 2-3 ciddi mevzu konuşup evleniyoruz, aşk oluyor... Nasıl oluyor? Ben de bilemiyorum. 

Dedim ya ben aşka inanmıyorum diye. Belki yukarıda yazdıklarım da aşkmıştır, ben bilmiyorumdur. Etrafımda sevgilisi olan çok var, aşığım diyen de, ama o filmlerdeki dizilerdeki kitaplardaki aşklar yok. Yok gibi... Görmüyorum...

Sizin etrafınızda var mı allaşkına? 

Sizin aşkınız büyük bir aşk mı?

Öyleyse bi anlatın da inandırın beni lütfen. Ümit parçalarına ihtiyacım var...

19 Şubat 2016 Cuma

İzledim: Doctor Champ

Evet, 2 haftalık bir maraton sonunda dün eve döndüm. Bugün direk yazmak istedim, dinlenmeden. Özledim sanırım size yazmayı.

Bundan sonraki bikaç dizi yorumum, hastane sürecinden önceki 2 haftada izlediklerim olacak. Yani üzerinden 1 ay kadar geçmiş fikirleri yazıyorum. Sıcağı sıcağına yazmayı severdim ben halbuki...


Aşırı dürüstlüğünün başına açtığı dert yüzünde çalıştığı hastaneden kovulan doktor Kim Yeon Woo, son çare olarak milli sporların çalıştığı eğitim merkezinde doktor olarak işe başlar. Bu sırada kendisine hocalık yapan, eğitim merkezinin başhekimi ve yöneticisi doktor Lee Do Wook'dan etkilenirken, milli judocu Park Ji Heon'da ona karşı duygular beslemeye başlar. Bu aşk üçgeni yeterli değilmiş gibi, eğitim merkezinin hocalarından birisi de Lee Do Wook'un büyük aşkı Kang Hee Young'dur.


Malumunuz, pek ünlü bir dizi değil. Yorumunu da görmedim etrafta çok.

Benim izleme sebeplerimden birisi geçen sene Falling for Innocence ile gözümüze girmiş, şimdilerde de en sevdiğim programlardan birisi olan We Got Married'de boy gösteren Kim So Yeon'u merak etmemdi. 

Oyunculuğuna hayran kaldım diyemem, yine! Ama eğer WGM'deki gerçek karakteriyse, inanıllmaz bir oyuncu diyebilirim! Yani programdaki kadın bambaşka bir insan.

Karaktere gelince, kafayı yedim gıcık oldum! Her şeye burnunu sokan, üstüne vazife olmayan işlere giren, kadir kıymet bilmeyip kendisi için çabalayan adamın değerini anlamayan, kesinlikle ağır aşağılık kompleksi olan sinir bozucu bir kadındı! Baştan sona bir kere bile sevmedim!


Lee Do Wook rolündeki Uhm Tae Woong'u daha önce izlemedim diye düşündüm ama bi filmini izlemişim (Never Ending Story).

Kendini beğenmiş, aşırı bilgili, ağır ve karizmatik bir karakter.  Bocalar, kalbi kayar zannediyorsunuz, asla olmuyor. Kararlı ve inatçı. Oldukça soğuk!


Park Ji Heon rolündeki Jung Gyu Woon ise nasıl da tatlı bir adammış da ben anlamamışım. başka bir dizide başrolde olduğunu sanmıyorum, en son Oh My Venus'de de pek sevimli değildi...

Karaktere gelince, azimli, çalışkan, sadık, vefakar ve sevgi dolu kocaman bir kalbi olan mükemmel bir adamdı bence. Değerini bilemediler orası ayrı -_-


Dizinin merkezinde ilerleyen aşk ilişkileri oldukça sıkıcı ve anlamsızken spor merkezindeki yan karakterler arasında ilerleyen eğlenceli ilişkiler tam çerezlik.

Çok sevdiğim karakterler oldu, uzun uzun onları anlatmak isterdim aslında. Sevimlilerdi, dostlardı. 

Herkes komik ve kendilerine has hikayeleri, karakterleri var. Her zaman yan karakterlerin hikayelerini atlayıp merkezdeki aşkı izlemek isteyen ben, başroller ne zaman ekrana gelse atlayıp spor merkezindeki eğlenceli diyalogları izlemek istedim.


Dizinin %90'ının erkeklerden oluştuğu düşünülürse bazı yakışıklı arkadaşlar, güzel vücutlar vaat edebilirim size^^


Sonuç olarak genelden farklı bir hikaye, farklı karakterler ama tekdüze sıkıcı bir dizi diyebilirim. Hiç aşk hikayesi olmasaydı, spor merkezindeki dostluklar, olimpiyatlara hazırlanma hikayesi, azim anlatılsaydı bin kat iyi olurdu. 

Alttan alttan hafif tatlı bir kıskançlık izlesek de, cıx! İzlemeyin derim ben! Zor dayandım, uzun sürdü, sıkıldım!

3 Şubat 2016 Çarşamba

Duyuru!

Her hafta iki yazı yayınlamaya çalışıyorum bilirsiniz beni. Hatta bunların birisi mutlaka dizi yorumu olmalı! Hem de eski izlediklerim değil, mutlaka taze fikirlerle yeni izlediklerimi yazıyorum.

Bilmem aranızda benim yazılarımı merakla bekleyen yada zevkle okuyanlar var mı... 

Önümüzdeki iki hafta boyunca bazı sağlık sorunları sebebiyle yazı yayınlayamayacağım sanırım. Ha bi mucize olur kaçarım, kaçmışken de enerji bulup yazılmayı bekleyen dizileri yorumlar mıyım orasını bilemem ama umut yok gibi...

Dua ediyorum ki iki hafta sonra direk enerjimi toplayıp yazabileyim. Bu sürede beni sevenler beklemeye devam etsin lütfen. 

Takibi bırakmak, izlememek, okuma listesinden çıkarmak... Aman diyip böyle şeyler yapıp kalbimi kırmayın. Şunun şurasında kaç kişiyiz burda zaten^^

Hepinizi öpüyorum, kendinize iyi bakın.

Ayrıca unutmayın, o kafanıza taktığınız ufak tefek sorunların hiçbirisi dert etmeye değmez! Hayatta ne büyük dertler var, başka insanlar nelerle uğraşıyor. Her şeyin başı sağlık! Siz hep mutlu olun!

2 Şubat 2016 Salı

Haftanın Şarkısı / Song of the Week (42)

Uzun zamandır bu kadar sevdiğim bir şarkı olmamıştı sanırım. Uzun amandır bu kadar sevdiğim bir şarkıcı olmamıştı. O kadar büyük zevkle dinliyorum ki... Hayran mı oldum? Sanırım...

İçim akıyor şarkıya. Bir de anlıyorum, anlamı şahane...

Don't know why... Don't know why derken sarılasım geliyor. Saplantılı mıyım? Evet!

Sonra dönüp adamın diğer şarkılarına bakıyorum, hepsi birbirinden başka. Hepsini paylaşasım var. Sanırım hayran oldum, evet!

Şarkıyı bir güzel dinleyin tabii ama klibi de mutlaka mutlaka izleyin! Hem çok güzel, hem çok anlamı bir klip. Hem de Seo In Guk ve Ahn Jae Hyun oynuyor. Enteresan rollerde...

Aslında bütün kliplerinde ünlüler oynuyor neredeyse K.Will in, hepsinde de muazzam bir hikaye var. Ama bu klip de şarkı da bir başka!

K.Will - Please Don't